14.01.2022

“Sahih bilginin peşinden koşacağız”

Atatürk Üniversitesi’nde konferans veren Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, doğru bilgiye ulaşmanın bir sorun haline geldiğini belirterek, “Enformasyon çağında bilginin ve hakikatin alabildiğine manipülasyona maruz kaldığına şahit oluyoruz. Biz doğru bilginin, sahih bilginin peşinden koşacağız.” dedi

Diyanet işleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Atatürk Üniversitesi’nde öğrencilere “İslam’ın Rehberliğinde Bilgiden Bilince” başlıklı konferans verdi.

Atatürk üniversitesi 15 Temmuz Milli İrade Salonu’nda gerçekleştirilen konferansta konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, gençlerle baş başa olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başladı.

Gençlerle bilgiyi, ilmi, irfanı, hikmeti konuşmayı önemsediklerini belirten Başkan Erbaş, “Biliyoruz ki, medeniyetimizin temeli ilimle, bilgiyle atılmıştır. İlk inen ayetleri hatırlayın. Cenab-ı Hak bütün insanları ‘oku’ diyerek bütün insanları İslam’a davet ediyor.” dedi.

Başkan Erbaş, öğrenmenin, okumanın önemine vurgu yaparak, “Bu medeniyetin çocuklarının elinden kitap ve kalem düşmemeli. Okumak öğrenmek, öğretmek özellikle gençlerimizin en önemli işi olmalı.” diye konuştu.

Kur’an-ı Kerim’de insanı düşünmeye teşvik eden 500 kadar ayetin olduğunu belirten Başkan Erbaş, “Tabiatı araştırmaya, evreni tefekküre yönelten ve yaratılışa dikkat çeken pek çok ayeti kerime var. Hemen aklıma gelen, “Bakmazlar mı devenin nasıl yaratıldığına” bu bir temsildir. O günün şartlarında deve çok önemli ulaşım ve taşıma vasıtası, onun için insanoğlunun dikkati çekiliyor. “Semaya bakmaz mısınız nasıl yükseltilmiş.” Kainat kitabını okumamız emrediliyor. Cenab-ı Hak’kın iki türlü ayeti vardır. Bir Kur’an ayetleri bir de kainat ayetleri Kur’an ayetleri okumamız nasıl emrediliyorsa, bugün 1001 hatim merasimini 5 asırdır hiç ara vermeksizin devam ettiren Erzurumlu kardeşlerimiz Pir Ali'nin torunları nasıl Kur'an-ı Kerim okumaya, anlamaya önem veriyorlarsa kainat anlamaya, insanın kendisini anlamaya, yaratılmışları anlamaya da dikkat çekiyor Kur'an-ı Kerim.” ifadelerini kullandı.

“İyi ki Müslümanız, iyi ki İslam var”

Başkan Erbaş, İslam’ın denge dini olduğunu ifade ederek, “İslam dünyanın, insanlığın nimetidir. Bunu da yine Rabbimizden öğreniyoruz, “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ondan razı oldum din olarak İslami seçtim.” Rabbimiz böyle buyuruyor. İyi ki Müslümanız, iyi ki İslam var. Bu İslam nimetinden bütün insanlığın istifade etmesini sağlama görevi de bizimdir.” diye konuştu.

İslam toplumunun vahyin ilk asrından itibaren büyük bir ilmî inkişaf gerçekleştirdiğine dikkati çeken Başkan Erbaş,  “İslam toplumu, 7. asırdan Rönesans'a kadar yaklaşık 7 asırlık bir zaman zarfında, bilimin bütün alanlarında insanlığın ufkunu aydınlatmış; teorik ve pratik boyutta ilmin öncüsü olmuştur. Bu meyanda, insanlık tarihinin ilim ve hikmet açısından en görkemli dönemi olan İslam medeniyetini anlamak oldukça önemli bir husustur. Endülüs’ten Fergana Vadisine kadar 7 kıtada İslam medeniyetinin çok güçlü izleri vardır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Müslümanlar, bilgiyi insanlığın huzuru için kullanmışlardır”

Başkan Erbaş, Müslümanların ilme bakışını ve katkısını anlatarak, şöyle devam etti:

“Müslümanlar, ilmin bizatihi kendisini muhterem kabul ederek kısa sürede din, matematik, tıp, felsefe, fizik, kimya, astronomi ve benzeri… Hepimizin yakından tanıdığı İbn-i Sina'yı, Farabi’yi, İbn-i Rüşd’ü, Akşemseddin hazretlerini düşününüz. Müslümanlar ilimle ilişkilerini; ibadet anlayışı, kulluk bilinci, sorumluluk duygusu ve güzel ahlak ekseninde kurup geliştirmişlerdir. Müslümanlar, ilmi; hayatın içinde ve sosyal gerçekliklerden koparmadan, çağının meselelerini dikkate alan bir yaklaşımla ele almışlar, bilgiyi güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır. Müslümanlar, ilmi; hiçbir dönemde bugünkü manada İslami olan, olmayan şeklinde tasnif etmemişlerdir. Müslümanlar, büyük bir özgüvenle insanlığın kadim müktesebatıyla yüzleşmekten çekinmeyerek Roma, Fars, Hint vb. havzalarla karşılaşmaktan kaçınmamışlar ve böylece diğer kültürlerin meydan okumalarının üstesinden gelip, kadim birikimi vahiy potasında eriterek içselleştirmişlerdir.”

“Pozitif bilimlere ne kadar meşgul oluyorlarsa dini ilimlerle de o kadar meşgul olmuşlardır”

Başkan Erbaş, Müslümanların ilmi dini ilimler ya da müspet ilimler, sosyal bilimler, fen bilimleri pozitif bilimler, şeklinde ayırmadıklarının altını çizerek, “Pozitif bilimlere ne kadar meşgul oluyorlarsa dini ilimlerle de o kadar meşgul olmuşlardır. İbn-i Sina tıpta ne kadar zirve ise felsefede de o kadar zirve olmuştur. İbn-i Sina’nın El-Kanun fi't-Tıb isimli kiatbını asırlar boyunca bütün dünya üniversiteleri ders kitabı olarak okutmuşlar. Dini ilimlerde 11 yaşında hafız olmuş oradan başlamış.” diye konuştu. 

“İslam ilim geleneğinde vahiy ve akıl, hüküm ve hikmet, ahlak ve irfan birbirinden ayrılmamıştır”

Son iki asırdır dünyanın her alanında köklü değişikliklerin yaşandığına dikkati çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“18. yüzyıldan itibaren, batı merkezli bir yaklaşımla, özellikle bilgi alanında Yaratıcıyı ve aşkın boyutu öteleyen parçacı bir yönelim öne çıkmış ve bu yaklaşım, dünyanın her yerini az veya çok etkilemiştir. Bugün, küresel olarak yaşanan birçok sorun ve krizin temelinde, işte Batı merkezli gelişen bu bilim anlayışının insana, evrene ve hayata bakışındaki bencillik ve insanın Allah’la ilişkisi bağlamında oluşturduğu marazi ve paradoksal yaklaşım vardır. Özellikle, Allah, varlık, âlem ve bilgi arasındaki vazgeçilemez bağ kopartılınca insanlık derin bir anlam ve vahim bir ahlak krizine düçar olmuştur. Söz konusu bütünlük dağılınca akıl-vahiy, din-bilim arasındaki denge de bozulmuştur. Din adına aklı öteleyenler de, akılcılık adına inancı öteleyenler de hakikate aynı şekilde zarar vermişlerdir. İslam ilim geleneğinde vahiy ve akıl, hüküm ve hikmet, ahlak ve irfan birbirinden ayrılmamıştır. Bu durum, yaratılışın bütünlüğü ve tevhidin gereği olarak görülmüştür.”

Başkan Erbaş, bilgi çağında doğru bilgiye ulaşmanın bir sorun haline geldiğine işaret ederek, “İçinde yaşadığımız bilgi çağında bilgiye ulaşmak oldukça kolaylaşmakla beraber, doğru bilgiye ulaşmak alabildiğine zorlaşmaktadır. Enformasyon çağında bilginin ve hakikatin alabildiğine manipülasyona maruz kaldığına şahit oluyoruz. Biz doğru bilginin sahih bilginin peşinden koşacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

“Asıl önemli olan bilginin insan zihni ve kalbiyle buluşunca nasıl bir davranışa yol açtığıdır”

Kendi köklerinden ve özgün değerlerinden uzak kalan insanın çevresinin onu tanımlamasının esiri olacağını ve o çevrenin bir nesnesi haline geleceğini ifade eden Başkan Erbaş, “Eğitim sürecinin en temel unsurlarından olan “bilgi” tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Asıl önemli olan bilginin insan zihni ve kalbiyle buluşunca nasıl bir davranışa yol açtığıdır. Bilgi sorumluluktur. Bilginin ahlakla irtibatı yok sayılamayacağı gibi, sorumluluk ile ilişkisi de görmezden gelinemez.” diye konuştu.

Programa, Erzurum Valisi Okay Memiş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Albayrak, Dini Yayınlar Genel Müdürü Doç. Dr. Fatih Kurt, Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafiz Osman Şahin, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü İzani Turan, İl Müftüsü Şahin Yıldırım, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.